Dolar 34,7451
Euro 36,5162
Altın 2.951,03
BİST 9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 11 °C
Hafif Yağmurlu

Çanakkale Cephesinde Yaralanma ve Hastalıklar Üzerine İncelemeler

25.12.2022
694
A+
A-
Çanakkale Cephesinde Yaralanma ve Hastalıklar Üzerine İncelemeler

Hastalıklar Çanakkale Savaşı’nda savaşa katılacak askerler cepheye gönderilmeden sağlık kontrolleri, bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklıklarını korumak için çiçek, kolera, dizanteri aşıları yaptırılmıştır. Bu aşılar harp esnasında bile gerek duyulduğu takdirde emir verilip yerine getirilmiştir. Bununla birlikte savaş esnasında meydana gelebilecek herhangi bir yaralanma için askerin çantasının kapağının arka kısmında bulunan ‘Harp Paketi’nde bulunan malzemeler ile vakit kaybı olmaması adına müdahale yapılmıştır. Cephede en önemli sağlık sorunlarından biri olan Sıtma neredeyse tüm cephede görülmesi ile beraber 15’inci Kolordu’nun bulunduğu bölgede daha çok kendini hissettirmiştir. Sıtmaya neden olan atık su ve bataklıklardan gelen sivrisinekleri önlemek için cibinlik bile yetersiz kalmıştır. Hastalığın daha fazla yayılmaması için Dr. Mayer ilk olarak tatlı su birikintilerini ve bataklıkları kurutacak drenaj kuyuları açtırmayı planladı. Ancak arazinin coğrafi yapısı sebebiyle kuyuların açılmasına imkân sağlanamadı. Ancak bölgede ateş yakılması sonucunda sineklerin çoğunun kısa bir süre olsa da etkisi azaltıldı.[1]

Cephedeki bir diğer hastalık ise tifüstür. Ama bu hastalık cepheye yakın olan tren istasyonu ile Gelibolu arasındaki menzil hatta kurulan seyyar etüv ile temizlenme istasyonu ile erler kısa sürede temizlenmiş bu hastalık bir daha görülmemiştir.[2]

İskorbüt hastalığı ise 5’inci Ordu’da yetersiz beslenme sonucu görülmeye başlanmıştır. Bunun için yine Dr. Mayer askerlere bol yeşil sebze ve salata takviyesi ile salgını hızla önlemeyi başarmıştır. Kuzey- Güney gruplarında çok sayıda dizanterili ve ishalli hastaların bulunduğu görülmüştür. Bu salgını önlemek için ilaç yokluğu sebebiyle askerlere killi toprak yedirilmek istense de bu sağlıklı görülmemiştir. Sonunda Dr. Mayer’in çalışmaları sonucu savaşa yeni gelen askerlere her iki sevkiyat limanında aşılama yapılıp salgın önlenmiştir.[3]

Yaralanmalar

Cephede tahmin edilir ki çok sayıda ağır yaralılar çoğunlukta olmakla birlikte bu yaralıların tedavisinde doktorlar yetersiz kalmıştır. Cerrahlar yetişemediği yaralılara acılarını hafifletmek için direkt dillerinin altına morfin uygulanmıştır. Yaranın iltihaplanma oranı yüksektir. Özellikle sıcak aylarda gerçekleşen harp nedeniyle yaralara yapışan giysiler, kumaş parçaları, tozlar iltihaplanmayı tetikliyor yaranın temizlenmesi kısmında acı vermiştir. Bu şekildeki yaraların temizliği için borik asit, vazelin ya da merhem gibi yumuşatıcı maddelerle sağlanmıştır. Yaralanmanın neticesinde hasta yatan askerlerin en büyük tehlikesi ölümle sonuçlanan şok ciddi bir sorun olmuştur. Bu esnada hastaya yapılabilecek ilk müdahale hastayı sıcak tutmak ve bunun için ıslatılmış tuğla ya da taşları direkt hastanın vücuduna sarıp üşümesinin önlenmesidir. Bu ön tedaviden sonra en fazla kullanılan ilaç yine morfin olmuştur. Morfin atropinle birlikte verilip, morfinin tek başına yaratacağı kusmalar engellenmiştir. Bir diğer önlem ise damardan tuzlu su vermektir.[4]

Bölgede ameliyat ise ciddi bir karardı. Yaranın iltihap kapma riski çok yüksek ve cephedeki hastanelerde ameliyathanelerde donanım yetersizdi.. Ancak çok zor durumda olan yaralılara acil müdahale ile ameliyat edilmiştir. Özellikle omurga, kafa ve karın yarası olan askerler çoğu zaman şehit olmuştur. Yaralıya ilk müdahale ölü dokuyu iyot ile temizleme ve taş, deri parçalarını forsepslerle ayıklamak olmuştur. Saf hidrojen ve peroksitle de yıkanıp yumuşatıcı merhem sürülüp sarılmıştır. Ancak savaşın en büyük sorunu yara mikroplanmasını önlemelerine rağmen oluşan enfeksiyon olmuştur.[5] Doktorlar ve yardımcılar enfeksiyonu önlemek için sterilize edilmiş beyaz havlular ile borik asit, limon tuzu ve ılık sudan oluşan karışımı kullanılmıştır. Her zaman kaynatılmış su kullanılmış ancak kış şartlarına denk gelince bu pek mümkün olamamıştır. En fazla kullanılan anestezik kloroformdur, iltihaplı yaralar ise eterle bayıltılarak tedavi edilmiştir. Kurşun ile şarapnel parçaları için antiseptik, daha ciddi ise morfin ve scopolamine mide bağırsak sistemini gevşetmeye yardımcı olan anestezikti.[6]

Kafa Yaralanmaları

Vücutta meydana gelen yaralanmaların dışında uzuv yaralanmaları iyi tedavi edilmediği sürece ölüm oranlarının artışına sebep olmuştur. Bunlardan biri olan kafa yaralanmaları ise karın ve göğüs yaralanmalarına oranla daha kolay iyileşme imkanına sahiptir. Sebebi kafatasının sert yapıda oluşu gelen kurşun ve şarapnel parçasını daha az hasara yol açışını sağlamasıydı. Ancak yine de harp esnasında bu çok riskli bir ameliyat sürecini teşkil etmiş ve mecbur oldukça yapılmıştır. Bu tür yaralanmaların tedavisi için ilk olarak kafa derisi solüsyon, beyin ise kuvvetli antiseptikle yıkanmıştır. Bu tür yaralanmalar genellikle siper gözcülerinde savaş esnasında alanı izlemek için kullandıkları aynalı periskoplar yüzünden meydana gelmiştir. Çoğu askerimiz bu yüzden savaş alanındaki hastanelerde ameliyat olamamış ve bu yüzden gözlerini kaybetmiştir.[7]

Göğüs Yaralanmaları

Göğüs yaralanmalarında ise yaralılar için en etkili tedavi çoğu zaman kendi haline bırakmak olmuştur. Örneğin akciğer yaralanmalarında yarayı tedavi etmek, açıp temizlemek çok riskliydi. Yaranın iltihaplanması halinde yaralı dayanırsa çevredeki donanma hastanesine nakil edilebilmiştir. Çünkü harp alanında bu tür yaralanmaların ameliyatı için gerekli araç- gereç olmadığı için tedaviler genellikle başarısız olmuştur. Kendi haline bırakılanlar ise ya şok ya da iç kanamadan şehit olmuştur.[8]

Karın Yaralanmaları

Çanakkale Savaşları sürecinde bu tür yaralanmalardan dolayı çok fazla asker hayatını kaybetmiştir. İnce bağırsak hasarı hastayı daha şanslı kılmıştır. Ancak bu çok nadir olmakla birlikte genelde bütün vakalarda hastanın karın bölgesinin tamamının parçalandığı görülmüştür. Tedavi şekli olarak kasıktan başlanıp karın bölgesine doğru olan kısıp açılıp drenaj tüpü (iltihap var ise boşaltılması ) yöntemi uygulanmıştır. Ancak bu tedavi şekli çoğu zaman ölümle sonuçlanmıştır.[9]

Kol ve Bacakların Kesilmesi

Bu yaranın tedavisi için doktorun hastanın durumuna göre hareket etmesi gerekmiştir. Yani hastanın şokta olup olmaması veya ameliyata dayanma gücü ameliyatı yapabilmesi için önem arz etmiştir. Daha sonra morfin ve tuzlu su ile kan kaybı ile tansiyonu düzene getirilmiş ve yaralanan uzuv zikzak şeklinde dikkatlice kesilmiştir. Kemik kesme ameliyatının en büyük düşmanı kangren olmuştur. Dr. Mayo- Robson antiseptik yıkama ve yaradaki ödemin azaltılması sonucu bu riski kısmen de olsa azaltmayı başarmıştır. Ancak bir o kadar daha tehlikeli durum ise Gazlı Kangren’di. Bu enfeksiyon çeşidi yaranın havayla çok fazla temas halinde oluşmuştur. Enfeksiyon kısa sürede dokulara yayılmış çoğunun ölmesine yol açıyordu. Kanlı kangrenin sebepleri içinde yaranın çok sıkı sarılması ya da bandajın sık sık değiştirilememesi de etkili olmuştur. Nihayetinde yapılması gereken yarayı hemen temizleyip antiseptiklerle dezenfekte edilmesidir.[10]

Cephede savaştan sonra savaşın öteki yüzünü teşkil eden konu sağlıktır. Öyle ki sağlık savaştan sonra yeni bir savaş alanı oluşturacak kadar kritik bir konudur. Savaşın getirdiği ölümler bir yana aynı yerde savaşan binlerce askerin sağlıklı bir şekilde direnmelerini gerektir. Savaş esnasında ve öncesinde bu sağlık hizmetleri verilmeye başlanmıştır. Ölülerden yayılan kötü kokular, siperdeki askerlerin bir arada uyuması, yeme ve içme ortamında hijyenin olmaması salgın hastalıkların yayılışında etkin rol oynamıştır. Yine arazi yapısı çevredeki bataklıklar, atık sular yüzünden buradan üreyen hastalıklar da savaşın ilerleyen günlerinde ordu içerisinde yayılmaya başlamıştır. Ancak en kısa sürede bu hastalıklar ve sebepleri fark edilmiş ve önlem amaçlı çalışmalara başlanmıştır. Özellikle cepheye yeni gelenlere aşılar yaptırılmıştır. Bunun amacı onları tedavi etmekten çok hasta olmalarını önlemektir. Yaralıların durumları ise hastalık kapanlardan biraz daha zor bir vaziyettedir. Bu esnada yine cerrahlar son derece soğukkanlılıkla yaralıları iyileştirmek için büyük çaba göstermişlerdir. Yoğun harp esnasında cerrahların işleri çok ağır olmasına rağmen bu durum onları asla yıldırmamış, tedavilerini büyük hassasiyet ve dirayetle yürütmüşlerdir.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Anabilim Dalı Çanakkale Savaşları Tarihi dersi öğrencileri Simay SEZER, Nesrin DURAK, Kübra Nur ÖZ, Yunus ERTOSUN tarafından hazırlanmıştır.


[1]ACI İLAÇ, Çanakkale, 18 Mart 1915- 9 Ocak 1916, Mart 2005, İstanbul,  s. 66

[2]ESENKAYA, Ahmet, Sıhhiye 1915, Ankara,  Asil Matbaa, 2015, s.232

[3]ESENKAYA, Ahmet, a,g,e s.238

[4]ACI İLAÇ, Çanakkale, a,g,e, s. 70

[5]ACI İLAÇ, Çanakkale, a,g,e, s. 73

[6]AYDIN, Nurhan, Çanakkale Muharebelerinde Sağlık Hizmetleri ve Mevcut Hastaneler, Dergipark, s.8

[7]ESENKAYA, Ahmet, a,g,e, s.238

[8]ACI İLAÇ, a,g,e, s. 75

 [9]AYDIN, Nurhan, a,g,e, s.8

[10]ACI İLAÇ, a,g,e, s. 77

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.