Dolar 32,3374
Euro 34,8108
Altın 2.390,60
BİST 10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18 °C
Parçalı Bulutlu

Çanakkale’de Bir Hayalin Peşinde

16.04.2023
1.218
A+
A-

Barış BORLAT

Çanakkale muharebe sahasının ziyaret edilmeye başlanması savaşın içerisinde iken gerçekleşen bir durumdur. İlk dönem yapılan ziyaretlerde propaganda esaslı bir yaklaşım dikkat çekmiştir. Bu amaçla muharebe sahasına “Edebi Heyet”, “Mebusan Meclisi Heyeti”, ressamlar, gazeteciler başta olmak üzere birçok heyet, ziyaretler düzenlemiş, bu heyetlere askerî nedenler başta olmak üzere arazinin belirli alanları gösterilmiştir.

Çanakkale muharebelerinin sona ermesine rağmen bölgenin askerî saha olma özelliğini sürdürmesi, devamında Mütareke Dönemi işgalleri, Montrö’ye kadar askerden arındırılmış bölge olması, İkinci Dünya Savaşı yılları ve nihayetinde sivil ziyaretlerin yoğunlaşması ve son dönemde giderek artan kitlesel ve günlük turlar. Bugüne kadar gelen sürecin erken döneminde yapılan ziyaretler farklı şekillerde gerçekleştirilmiştir. 1923-1939 yılları arasında İstanbul’dan hareket eden gemiler ve gençlik kuruluşlarının muharebe sahasını yürüyerek gerçekleştirdiği ziyaretler öne çıkmıştır. Zaman içerisinde otomobil kullanımının hızla artması, konfor anlayışının değişmesi ile günümüz ziyaret sürecinin temelleri şekillenmeye başlamıştır.

Gelibolu Yarımadası’nda günümüzde gerçekleştirilen ziyaretler ise daha çok belirli bir güzergâh üzerinde, belirli bir sürede ve belirli bir motivasyon ya da hazırbulunuşluluk ile yapılmaktadır. Peki bu haliyle Çanakkale’yi anlamak ya da yaşamak mümkün olabilir mi? Diğer bir deyiş ile mevcut tur güzergâhı nasıl ortaya çıkmıştır? Örneğin Çanakkale muharebe sahasının en temel temalarına yer verilmiş midir? Yoksa günlük tura sığdırılması arayışı mıdır? Tüm soruların cevabını tek seferde cevaplamak zor görünmektedir. Buna rağmen Çanakkale muharebe sahasının bize söyledikleri ve bizden bazı beklentileri vardır: Anlamak! Peki nasıl? Öncelikle arabalarımızdan inip sahayı yürüyerek ziyaret etmek. Ayrıca şunu da unutmayarak; bugün önünden geçerken tarla, dere, tepe, orman ya da eski bir dam ya da bina kalıntısının 1915’in yaşanmışlıklarını, anılarını sakladığını hatırlayarak ya da alanı ziyaret ederken bir kez de bu gözle bakarak.

Resim-1

Çanakkale Şehitler abidesine giderken Kutsi Bey Tepesi’ne geldiğinizde bu bölgede 3 Alay komutanı, 1 Tabur komutanı ve 1 Tümen kurmay başkanın şehit olduğunu hatırlayın. (Resim-1)

Ya da biraz daha ilerlediğinizde yolun sol alt bölümünde Kerevizdere muharebeleri sürecinde askerimizin bir uçurumun kenarında son siper hattında 8 ay boyunca sebat ettiğini düşünün. (Resim-2)

Resim-2

Arıburnu’nda 57. Alay şehitliğine geldiğinizde aracınızı park ederken yolun sol yanında dar bir dehliz içerisinde Korku Deresi’ni ateş baskısına almak için şehit olmayı göze alan askerlerimizi gözünüzün önüne getirin. (Resim-3)

default

Resim-3

Bu noktalar genel tur güzergâhı üzerinde, sizi asıl Yarımada’nın zengin tarihi farklı yerlere çağırıyor. Kendi hikâyelerini anlatmak için. Örneğin 30. Alay 3. Tabur 9. Bölük’ten Teğmen Mehmet Ali Efendi’nin şehit olduğu noktadaki ağaca belki bundan sonra daha farklı anlamlar yükleyerek bakarsınız. (Resim-4)

Resim-4

25 Nisan 1915, kara muharebelerinin yıl dönümü yaklaşıyor ve büyük ihtimalle sosyal medyada 57. Alay’ın hepsini şehit edecekler. Alay’ın hepsi şehit olmamıştı ama askerlerin şehit olmadan önce son defa sularını içtiklerini ve belki de bu nedenle ismini “Şehit Çeşme” koydukları çeşmeyi görebiliriz. (Resim-5)

Resim-5

Fasih Kayabalı’nın günlüklerinde bahsettiği Kanlısırt’taki zeminliğe geldiğinizde belki de aklınıza içindeki yaşanmışlıkları gelebilir (Resim-6) ya da bu yamacın biraz daha altında en sevdiği çavuşlardan Nuri Çavuş’u defin ettiği şehitliği gördüğünüzde muharebe gerçekliğini hatırlarsınız. (Resim-7)

Resim-6

Nuri Çavuş’un şehit olması Fasih Bey’i çok üzmüş ve doktordan izin alarak çavuşunu subay mezarlığına defin ettirmiş ve bir de mezarının başına bir levha koydurmuştur. Bu levhada ise “Ey yolcu!, Eğer Kanlısırt’ı müdafaada 47. Alay’ı anarsan, 5. Bölük’te Nuri Çavuş’u da unutma. O, Alayının en değerli askerlerinden biri idi. 23.08.1331(5 Kasım 1915) sabahleyin ölüm onu çağırdı ve o da Allah’ın davetine icabetle, pak ve masum olduğu halde cedlere doğru uçtu.” yazıyordu. Belki bugün alanda bu levhayı göremeyiz ama Nuri Çavuş’un defin yerinde, Komutanı Fasih Bey’in şehit olması sonrasındaki tasvirlerini gözümüzün önüne getirebiliriz. (Resim-7)

Resim-7

25 Nisan 1915 kara muharebelerinden hemen önce askerlerin hızlı intikal edebilmelerini sağlamak için 27. Alay komutanı Şefik Aker tarafından yaptırılan yolu bugün ormanın içerisinde hâlâ görme şansına sahibiz. (Resim-8)

Resim-8

Anafarta bölgesine gidersek zorlu bir yürüyüşten sonra Anafartalar muharebesi sürecinde 12. Tümen komutanı Selahaddin Bey’in kullanmış olduğu karargâh yapılarını bitki örtüsünün altında görebiliriz. Öyle ki burası sanki 108 yıl önce zamanda donmuş gibi tüm ihtişamı ile bizleri beklemektedir. (Resim-9)

Resim-9

Tüm bu alanları ziyaret ederken 41. Alay komutanının şehit olduğu bölgede olduğu gibi patlamamış el bombasına rastlayabilir (Resim-10), ya da henüz uykusundan uyanmamış ev sahiplerimizi görebiliriz (Resim-11).

Resim-10

Resim-11

Çanakkale muharebesindeki müttefikimiz Almanların Gelibolu Yarımadası’ndaki izlerini görmek için Kilya Tepe’ye çıkabiliriz. Almanlar, buradaki ölülerini İstanbul Tarabya’ya taşımış olsalar da savaş döneminde kullandıkları su sarnıcını görebilir, yaşamsal izlerine şahit olabiliriz. (Resim-12)

Resim-12

Çanakkale muharebeleri devam ederken Osmanlı Ordusu bu tarihsel süreci ve anılarını ölümsüz kılmak için anıtlar yapmaya başlamıştı. Bu ilk anıtlardan günümüze ulaşan olmasa da Maltepe sırtlarında bulunan Telgraf bölüğü anıtının zemin taşlarını ve izlerini bugün görmemiz hâlâ mümkün. (Resim-13)

Resim-13

Çanakkale muharebe sahasındaki karargâh yapılarının izlerini arazide hâlâ görmekteyiz. Bunlardan birisi de Kireçtepe Sırtı’nda İngilizler tarafından kullanılan ve bölgenin doğal taşları ile yapılan, sırt üzerinden cephe hattına bakan bir nokta. (Resim-14)

Resim-14

Güney Grubu Komutanlığı’nın kullandığı Enver Paşa’nın da ziyarete geldiği, Salim Bey Çiftliği’nin bina kalıntılarını görebilir, biraz daha orman içerisine girerseniz tarihsel kalıntılara da şahit olabilirsiniz. (Resim-15)

Resim-15

Muharebe alanındaki bazı karargâh yapıları ise çadırlı ordugâh şeklinde olduğu için günümüze herhangi bir iz bırakmamıştır. Buna karşın 25 Nisan 1915 kara muharebelerinin ilk günü 57. Alay’ın Conkbayırı istikametindeki yürüyüşüne başlamadan önceki hareket noktası olan çadırlı ordugâh bölgesini Büyük Anafarta Köyü’ne giderken görebilirsiniz. (Resim-16)

DCIM\103MEDIA\DJI_0031.JPG

Resim-16

Çanakkale muharebeleri içerisinde en az ilgilenilen konulardan birisi havacılıktır. Bugün muharebe sahası içerisinde bulunan tek hava üssü Ay Tepe’nin yanındaki düzlükte bulunmaktadır. Şevki Paşa haritasında bu noktayı göstermiş, ancak günümüze mevkii hariç bir iz kalmamıştır. (Resim-17)

DCIM\100MEDIA\DJI_0013.JPG

Resim-17

Çakıllı Tepe’ye çıkarsanız, savaş döneminden kalan ve ziyaretçilerin uğramadığı bir tabyamızı görebilirsiniz. Ama daha önemlisi bu bölgenin biraz gerisindeki ormanlık alana girerseniz tabyanın cephaneliklerini de görebilirsiniz. (Resim-18)

Resim-18

Özetle; Çanakkale’yi anlamak için konfor alanlarımızdan çıkmalı, muharebe sahasının yaşanmışlıkları içerisinde alanı yürüyerek ve tarihsel havayı içimize çekerek hafızamızda canlandırmalıyız. Tarihi köylerdeki bölgenin hafızası olan büyüklerimiz ile sohbet etmeli, günübirlik turlar yerine yarımadada konaklamalı ziyaretler planlamalıyız. Kim bilir belki böylece bir nebze de olsa 1915’i hissedebiliriz.

Not: Her hafta yazmaya çalıştığım köşe yazılarının yanı sıra ayda bir defa “Çanakkale’de Bir Hayalin Peşinde” başlığında yazı serisi ile Çanakkale muharebe sahasında yürüyüş yapılabilecek alanları, rotalarını, bu rotalar üzerindeki yaşanmış hikâyeleri, tarihsel izleri ve hikâyelerini, bugün sahada olmasa da 1915’teki yapı ve izleri anlatmaya çalışacağım.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.