Nuri Yamut Anıtı mı?
Barış BORLAT
Çanakkale muharebelerinin zaferle sonuçlanmasıyla birlikte zaferi kazananlar bunu gelecek kuşaklara aktarmak ve unutturmamak için anıtlar dikmeye başlamıştı. Bu anıtların yapım malzemelerini bölgeden temin etmişler ve en sade halleri ile şehitlerini hatırlatmayı hedeflemişlerdi. Doğal olarak da bu anıtlara isim vermeleri gerekiyordu. Bunun için kullandıkları yöntem ise daha çok anıtı yapan birliğin ismini vermek olmuştu. Ancak hiçbir zaman anıtı yapan birliğin komutanının ismini anıta vermemişlerdi. Peki, zaferi yapanlar bunu yaşatmak için yaptıkları anıta kendi isimlerini vermediler ise onların anısını yaşatmak için şehitlerin kemiklerini toplayıp anıt yapanın kendi ismini vermesi ya da bir kişinin ismi ile anılması…
Ruşen Eşref Ünaydın’ın, Mustafa Kemal Atatürk ile 1918 yılında yapmış olduğu mülakat “Anafartalar Kahramanı ile Mülakat” başlığı ile yayınlanmıştır. Bu mülakatın en önemli bölümlerinden birisini ise Mustafa Kemal’in Bombasırtı vakasını aktardığı bölüm oluşturmaktadır. Paşa, o bölüme şöyle başlamıştı; “Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz” işte bu ruh hali, Mustafa Kemal’den başlayıp Seyit Onbaşı’nın 1936 yılında Cumhuriyet gazetesine vermiş olduğu mülakatında fotoğrafının öne koyulmasına istinaden“resmim öne koyulacak adam mıyım ben?” mütevaziliğinde,Bigalı Mehmet Çavuş’un görev aşkı için gazilik maaşını kabul etmemesi ve “Ben para için savaşmadım. Vatanım için savaştım” sözlerinde tezahür etmiştir. Bu haliyle savaşı yapanlar, isimlerini ve kendilerini değil, vatanı ve görev bilincini öncelemişlerdir.
Çanakkale muharebeleri devam ederken bir yandan da şehitlerimiz için şehitlikler yapılmaya başlamıştı. Bu amaçla yapılan şehitliklerin isimlendirilmesinde öncelikle birlik isminin öne çıktığı dikkat çekmektedir. Örneğin; Kanlıdere yakınında bulunan şehitlik, muharebeler devam ederken “13. Tümen Şehitliği”, Kireçtepe’deki şehitlik “5. Tümen Şehitliği”, Conkbayırı’ndaki şehitlik ise “28. Alay Şehitliği”olarak isimlendirilmiştir. Benzer şekilde, yapılan ilk anıtlar dabirlik isimleri ile anılmıştı. 16. Tümen Anıtı, 19. Tümen Anıtı… Ancak dönem içerisindeki ismine ulaşamadığımız-arşiv belgelerinde çalışması tamamlanmayan-anıt ve şehitliklerde ise ilgili kanun gereğince en yakınındaki dere, yükselti gibi coğrafi isimler verilmiştir. Çataldere Anıtı, Mübarek Dere Şehitliği, Mersin Deresi Şehitliği… Gerek muharebe dönemi içerisindeki şartlarda gerekse kanun hükümlerinde bireysel bir isim vermenin olmadığı açık olarak görülmektedir.
Zığındere muharebelerinde şehit olan askerlerimiz bölgede bulunan şehitlik alanlarına defnedilmişlerdi. Ancak özellikle Şehitler Sırtı’nın eğimli olması ve yoğun yağışlar, burada defnedilen şehit kemiklerini ortaya çıkartıyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında işgale karşı koymak maksadıyla Yarımada’da yapılacak tahkimat için bölgeye gelen 2’nci Kolordu Komutanı Korgeneral Nuri Yamut’a, köylüler arazi yüzeyindeki şehit kemiklerini göstermişlerdi. Bu duruma şahit olan kolordu komutanı Nuri Yamut, buna kayıtsız kalmamış ve şehit kemiklerini toplayarak bugünkü anıtın bulunduğu yere defnini yaparak bir de anıt dikmiştir. Bu süreci kolordu komutanlığının imkan ve kabiliyetleri ile sürdürmüştür.
Nuri Yamut’un, kolordu komutanlığı görevi ile bölgede bulunduğu dönemde, Milli Savunma Bakanlığı bütçesi ve vatani görevini yapan Mehmetçikler ile Alçıtepe köylülerinin desteği ile yapılan anıta kendi ismini vermiş ya da kendi isminin verilmesini talep etmiş olmasını düşünmek anlamsız olur. Ayrıca bu isim, Genelkurmay Başkanlığı’na kadar yükselen bir kişi ise Çanakkale ruhunu ve dönemin isim verme anlayışını bilmemesi asla düşünülemez. O zaman bu isim neden verildi. Bugüne kadar anlatıla gelen anıtın yapımı sürecinde evini satarak yapması mı? Mümkün değil. Çünkü Paşa, anıtı yapmak için evini satmamıştı. Bütçe devlete aitti. O zaman? Kuvvetle muhtemel Paşa, bu anıtı Gazi Mustafa Kemal’in söylediği gibi ferdi kahramanlıktan uzak bir ruh hali içerisinde şehitlerimize sahip çıkmak için yaptırmıştı. Süreç, isim vermeye geldiğinde ise onu sevenlerin bu ismi önermiş olması gerek. Aksi takdirde, devlet kültürü içerisinde yetişen birisinin, devletin personeli, bütçesi ve imkanları ile yapılan bir anıta kendi ismini vermesini teklif etmesi düşünülemez.
Tüm bunlara istinaden bugün bize düşen ise Çanakkale muharebe ortamının gerçekliği, dönemin şahitlerinin ruh hali ve tutumunu sürdürerek bu yanlış anlaşılmaya son verip anıta olması gereken ismi vermek: Şehitler Sırtı Anıtı.