Mehmet Çavuş’un Anası Yardım Bekliyor!
Memleketin en yiğit çocuklarından birini yetiştirmiş olan ihtiyar ananın avuç açtığını görmek istemiyorsak 15 senedir unuttuğumuz borcu artık ödemeliyiz.
Arıburnun’da Mehmet çavuşun mezarı üstüne dikilen Mehmetçik Abidesi
Saçlarının her teli bin meşakkatle ağarmış bir kadın… Bir yol kenarında oturuyor. Hırpani kılığından, buruşuk kansız benzinden, sonsuz bir sefaletle boğuşmak takatine hasret çektiği belli. Fakat ne avucunu, ne de ağzını açmıyor. Sadakayla apartman yaptıranların beylik dualarını ezber bilmediği aşikâr. Boynunda merhamet dilenen bir yüzsüz büküklüğü yok. Hattâ bilâkis, yorgun başında, — başka bir yer bulamadığı için — kenarına bağdaş kurduğu kaldırıma meydan okuyan bir diklik var.
Ben, bu mağrur, bu dik başlı sefalet karşısında, merhametten fazla hürmet duyuyorum. Anlıyorum ki o, merhameti maden gibi işleten, profesyonel ve mektepli dilencilerden değil.
Ve belli ki dilenmeğe mecbur kalacak biçare, fakat dilenemeyecek kadar mağrur.
Bir ses kulağıma, adını fısıldıyor:
Anafartalar’da bir sürü düşmana bir manga askerle kafa tutan Mehmet Çavuş’un anası…
Hani şu, şerefli namına diktiğimiz abideyi az gördüğümüz, küçük gördüğümüz büyük şehidin anası!
—–
Ben bu en korkulu kâbusları lezzetli bırakan müthiş rüyayı dün, Babıali yokuşunun kenarındaki asırlık Yahudhanenin, veremli göğüs gibi inleyen harap merdivenlerinden inerken gördüm.
Eğer, on beş yaşında iş sahasına atılan kızı yardım edemeseymiş,, biz bu rüyanın müthiş bir hakikat oluşunu görmek felâketine çoktan uğrayacakmışız.
Büyük Türk şehidinin anası, şu anda, «ölümlük dirimlik* diye boğazından kısıp, kapalı çarşıda boşaltılmış sandığına attığı son kuruşları yemektedir.
Çünkü yatağa düşen, biçare kızının gün geçtikçe incelen dizlerinde, gündelik nafaka peşinde koşmak takati kalmamıştır.
Bu itibarladır ki, eğer on beş yıldır hazin bir lâkaydinin göğüslerimize kavuşturduğu ellerimizi, bu geciken borcu ödemeğe davrandırmazsak, o müthiş rüyanın tahakkukunu görmemiz, takvimden üç beş yaprağın kopmasına kalmış demektir.
Cins armut, veya iri kabak yetiştirenlere bile merasimle mükâfat dağıtacak kadar kadirşinas ve cömert davranabilen bizler, memleketin en yiğit çocuklarından birini yetiştirmiş bir anarım avuç açtığım görmemek için kör olmaya bile katlanabiliriz.
Maamafi, kuvvetli bir ümit, endişemi gideriyor.
Çünkü Yahudhane merdivenlerinde gördüğüm korkunç rüyanın tahakkukundan kurtulabilmemize; büyüklerimizin gözlerini bu satırlara iliştirecek bir tesadüf yetecektir kanaatindeyim.
Naci Sadullah[1]
[1] Son Posta, 9 Eylül 1936.