6 Ağustos 1915 Müttefik Amfibi Harekâtı
6 Ağustos Günü Öncesinde Genel Durum
Nurşah Gökçe ÇAKI
Çanakkale’de Nisan ayından beri devam etmekte olan muharebeler Müttefik Kuvvetler açısından istenilen sonucu vermemiş; Avrupa cephelerinde meydana gelen gelişmeler de parlak olmadığı için Gelibolu’daki birliklerin tahliyesi ya da takviyesiyle harekâtın devam ettirilmesi hususunda görüş ayrılıkları oluşmaya başlamıştı. Müttefik Kuvvetler’e ait birlikler büyük kayıplara rağmen yarımadada hedeflenen ilerlemeye ulaşamamış, savaş dar bir alanda çok fazla birliğin iştirakiyle tıkanmış, mevcut hatlarda hareket olumsuz hale gelmiş ve buna mukabil Batı’da Almanların ilerleyişi ve Doğu’da Rusların zor durumda kalması da Gelibolu’da bir an önce kesin bir sonuç alınması ihtiyacını doğurmuştu.
Britanya’da Temmuz ayında toplanan Savaş Konseyi, çeşitli tartışmalar sonucunda cephedeki birlikleri takviye ederek yine ilk çıkarma hedefi doğrultusunda çarpışmaya devam etmeye karar verdi.[1] “Çanakkale’deki cephe kapatılarak buradan tahliye edilecek yaklaşık 80 bin asker, Avrupa’da Batı Cephesi’nde savaşa dâhil edilse bile, buradaki ölçütlere göre küçük sayılan bu kuvvetin sonuca etki etme şansı yok gibiydi. Öte yandan Çanakkale’de bulunan bu kuvvet, yeterli takviye birlikleriyle desteklenirse … kısa sürede savaş kazanılabilirdi.”[2] General Hamilton’ın ısrarı ile Churchill’in desteği ve Savaş Bakanı Kitchener’ın da görüş birliğine varması sonucunda Çanakkale’deki kuvvetlerin 5 Tümenlik (yaklaşık 70.000 kişi) taze birliklerle desteklenmesine karar verildi.
Türk tarafında ise önemli mevzilerde başarılı direnme ve tutunma gerçekleşmiş olmasına rağmen yine aynı sebeplerden ötürü nihai bir sonuç alınması isteniyordu. Başkomutanlık ve Ordu Karargâhı’nda Müttefiklerin yeni bir çıkarma hazırlığında olduğuna dair tahminler ve belirtiler de mevcuttu. Gerekli hazırlıkların yapılmasına başlandı.
Tarafların Genel Durumu
Çıkarmanın ilk gününden 1 Ağustos’a kadar geçen süreçte Türk tarafı Güney Bölgesi’nde 75.000 ve Kuzey Bölgesi’nde 40.000’e yakın zayiat vermişti. Bunun yaklaşık 35.000’i şehitti. Müttefik Kuvvetler tarafının kaybı da yaklaşık 75.000 civarındaydı ve bunun 29.000’i ölüydü.[3]
Müttefik Kuvvetler tarafında saldırıyı gerçekleştiren General Hamilton komutasındaki Akdeniz Seferi Kuvvetleri’nin Ağustos ayı başında cephedeki yerleşimi şu şekildeydi: Seddülbahir Bölgesi’nde 8. İngiliz Kolordusu (29’uncu, 42’nci ve 52’nci Tümenler) ve Fransız Kolordusu (1’inci ve 2’nci Tümenler); Arıburnu Bölgesi’nde General Birdwood komutasındaki Anzak Kolordusu (1’inci Avustralya Tümeni, Avustralya-Yeni Zelanda Karma Tümeni), 29. Hint Tugayı, 13. İngiliz Tümeni ve 29. İngiliz Tugayı; Anafartalar (Suvla) Bölgesi’ne ayrılan kuvvetler General Stopford komutasında oluşturulan 9. Kolordu (10’uncu-29’uncu Tugaylar eksik ve 11. Tümen); İhtiyat olarak 53’üncü ve 54’üncü Teritoryal Tümenleri ve Deniz Piyade Tümeni (gerektiğinde).[4] Hamilton’ın elindeki birlikler toplamda 157.090 kişilik bir kuvvete tekabül ediyordu.[5]
Türk tarafında savunmayı gerçekleştiren Liman Paşa komutasındaki 5. Ordu’nun Ağustos ayı başında cephedeki yerleşimi Çanakkale’de Asya Grubu ile Gelibolu’da Güney Grubu (Seddülbahir), Kuzey Grubu (Arıburnu), Saros Grubu, Anafarta Bölgesi ve Tayfur Müfrezesi (Saros-Anafartalar arası) komutanlıkları şeklindeydi. Asya Grubu, Mehmet Ali Paşa komutasında 2’nci, 3’üncü ve 11’inci Tümenler; Güney Grubu, Vehip Paşa (Kaçi) komutasında 2. Kolordu (4’üncü ve 8’inci Tümenler), 5. Kolordu (13’üncü ve 14’üncü Tümenler), 14. Kolordu (1’inci ve 10’uncu Tümenler) ve bağımsız ağır topçu grubu; Kuzey Grubu, Esat Paşa (Bülkat) komutasında 3. Kolordu (5’inci, 9’uncu, 16’ncı ve 19’uncu Tümenler); Saros Grubu, Albay Feyzi Bey komutasında 6’ncı, 7’nci ve 12’nci Tümenler ile Bağımsız Süvari Tugayı; Tayfur Bölgesi, Yarbay Hamdi Bey komutasında 4. Süvari Alayı (beş süvari bölüğü); Anafarta Bölgesi, Yarbay Willmer Bey komutasında iki piyade taburu ile iki jandarma taburu ve çeşitli cinste üç batarya ve bir süvari bölüğü ile bir istihkâm bölüğünden oluşmaktaydı.[6] Toplamda 205.000’e yaklaşan muharip kuvvetlerin yaklaşık 136.000’i Gelibolu’da muharebelere hazırdı.[7]
Hazırlıklar ve Planlar
Çanakkale Cephesi’nde savaşın ikinci safhasını başlatacak olan 6 Ağustos Müttefik Amfibi Harekâtı için General Hamilton’ın hazırladığı planda Güney Bölgesi artık kesin sonucu sağlayamayacağı kanısıyla eski önemi ve önceliğini kaybediyor; savaşın sıklet merkezi yarımadanın Kuzey Bölgesi olarak belirleniyordu. Burada Suvla Limanı’na yapılacak çıkarma sonrasında Anafartalar ve Arıburnu bölgeleri üzerinden Conkbayırı doğrultusunda yapılacak taarruzlar harekâtın temel noktalarını oluşturuyordu. Anafartalar Bölgesi artık çok önemliydi. Çünkü Kilitbahir Platosu’na hâkim olma hedefine ulaşabilmek için mevcut hatlara göre daha elverişli durumdaydı. Arıburnu Bölgesi’nde Conkbayırı ve Kocaçimentepe’ye hedeflenen ilerleme sağlanamadığı için Seddülbahir Bölgesi’nde Alçıtepe alınsa bile yarımadanın kontrolünü sağlamaya yetmeyecekti.
“Zaten dar olan cephe hattı hem yeni bir asker yükünü karşılayamayacaktı hem de buralardaki (Arıburnu ve Seddülbahir bölgeleri) Türk hatları kolay kolay sarsılmayacak durumdaydı. Buna mukabil Anafartalar sahilleri hem Arıburnu Bölgesi’ni desteklemek hem de yeni bir çıkarma yapmak için ideal bir coğrafi konuma sahipti. Türkler tarafından kuvvetli bir şekilde tutulmuyordu ve aynı zamanda Türk topçusunun menzili dışındaydı.”[8]
Aynı zamanda Türk kuvvetlerini oyalamak, ihtiyat birliklerinin bölgeye ulaşmasını engellemek ve asıl harekât bölgesine birlik sevkiyatına engel olmak amacıyla Seddülbahir’de ikinci derece bir taarruza ve Saros Körfezi’nde gösteriş hareketleri yapılmasına karar verilmişti. Kabatepe ve Kumtepe bölgeleri ile Asya yakası kıyılarında çeşitli aldatma hareketleri yapılacaktı. Asıl taarruzu Sarıbayır Muharebesi oluşturacaktı. “Güney Bölgesi’nde başlayacak olan taarruz, büyük ölçüde birleştirilmiş taarruz hareketinin yardımcısı olacaktı. Asıl ezici darbe, Arıburnu bölgesinde indirilecekti. Seddülbahir ile Suvla ise tamamlayıcı hareket alanlarından ibaret kalacaktı.”[9] Hamilton, karargâhını Gökçeada’da (İmroz) kurmuştu.
Harekât planının detayları şu şekilde düşünülmüştü: “Gönderilecek beş tümenin bir bölümü, Arıburnu cephesinin kuzey kanadını takviye edecek; büyük bölümüyse Anafarta Limanı’na çıkarılarak ilk hamlede Kocaçimen-Tekketepe çizisi ele geçirilecek ve bundan sonra Maydos (Eceabat) doğrultusunda ilerlenerek Yarımada’daki Türk kuvvetlerinin gerisi kesilecekti. Çıkarmanın ve çıkacak kuvvetlerin ilerlemesini kolaylaştırmak için, Arıburnu (Anzak) cephesini takviye edecek kuvvetlerle Conkbayırı-Kocaçimen çizisini ele geçirmek üzere baskın şeklinde bir kuşatma taarruzu yapılacaktı. Tüm bu hareketleri gizlemek ve Türk Komutanlığı’nı karar veremeyecek, tedbir alamayacak durumda bırakmak için Seddülbahir ve Arıburnu cephelerinde mahdut hedefli taarruzlar yapılacak; Saros Körfezi’ne de bir gösteriş çıkarması düzenlenecekti.”[10] Fakat büyük önem taşıyan Suvla hareketini yönetecek olan 9. Kolordu Komutanı General Stopford’a uygulamada bazı serbestlikler tanındı ve çıkarmanın yaklaştığı günlerde planda önemli değişiklikler yapıldı.[11] Bu karar sonrasında gelişen olaylar, Müttefikler tarafında harekâtın başarısını olumsuz etkilemiş ve gerek komuta kademesi tarafından gerekse literaürde başarısızlığa sebep olan en büyük hatalardan biri olarak yorumlanmıştır.
Taarruz harekâtı, baskın şeklinde yapılarak Türk kuvvetleri hazırlıksız yakalanmaya çalışılacaktı ve hız faktörü çok kritik önem taşıyordu. Hazırlık ve planların gizlilik içinde yürütülmesine büyük önem verildi. Üst kademedeki komutanlar bile harekât konusunda yeterli bilgiye sahip değildi. Bu da Müttefikler açısından harekâtın yürütülmesini olumsuz etkileyecekti. “Hamilton, tasarladığı yeni hareketle ilgili düşüncelerini son zamana kadar emri altındaki en yakınlarından bile titizlikle gizli tutmuştu.”[12] Taarruzun 6 Ağustos günü yapılması belirlendi ve gerekli hazırlıklar tamamlandı.
Anafartalar Bölgesi’nde Suvla’ya çıkarma yapıp ilerleyecek olan kuvvet General Stopford komutasındaki 9. Kolordu[13] idi ve Anzak cephesinde yapılacak harekâta yardım ve güvenli bir üs bölgesi oluşturmak göreviyle sorumluydu. Plana göre ilk aşamada 11.Tümen karaya çıkarılacak ve gün doğmadan önce Mestantepe-İsmailoğlutepe hattını alacak[14] ve sabah olduğunda 10.Tümen Anafarta Ovası’nda ilerleyecekti[15]; sonrasında imkân olursa Kocaçimetepe’yi zapt etmek için Anzak birliklerine yardım edecekti. Çıkarma için seçilen alanlar A (Suvla Limanı içinde Tuz Gölü’nün denizle bağlantısını sağlayan bölge), B ve C (Küçükkemikli Burnu’nun güneyinde) kıyıları şeklinde belirlenmişti.[16] “A kıyısına çıkan birlikler, Tuz Gölü kuzeyindeki Softatepe’yi ele geçirdikten sonra, bir kısmıyla Kireçtepe-Karakol Dağı istikametine yönelecekti. Bir taarruz grubu, Tekketepe’ye taarruz ederken diğer bir taarruz grubu, B ve C kıyılarına çıkan kuvvetlerle işbirliği yaparak Yassıtepe-Küçük Anafarta genel istikametinde ilerleyecekti. B ve C bölgelerine çıkan kuvvetler ise önce Lalababa Tepesi’ni ele geçirerek Tuz Gölü’nün kuzeyinden dolaşıp A kıyısına çıkarma yapan birliklerle koordineli olarak taarruzunu sürdürecekti.”[17]
Türk tarafında Başkomutanlık ve 5. Ordu Komutanlığı, yeni çıkarma harekâtının Saros Bölgesi’nde (Bolayır) yoğunlaşacağını düşünüyorlardı ve birliklerin yerleşimi buna göre planlanmıştı. Kilitbahir Platosu’nun öneminin hala yeteri kadar kavranmadığını anlıyoruz. “Liman von Sanders’ın elindeki mevcut birliklerin büyük çoğunluğunu Saros ve Asya tarafında toplamasıyla (tıpkı 25 Nisan’da olduğu gibi) bir avuç Türk askeri yine kendilerinden çok üstün düşman kuvveti ile karşı karşıya kalacaktı.” Kıyılar, ilk çıkarmada olduğu gibi zayıf birliklerle tutulacaktı.
Müttefikler’in yeni bir çıkarma hazırlığında olduğu istihbaratına ulaşan ve tahminlerde bulunan 19. Tümen Komutanı Miralay Mustafa Kemal Bey’in düşmanın harekât planını detaylarına kadar doğru şekilde öngördüğünü ve üstlerine düşüncelerini ısrarla iletmeye çalıştığını görüyoruz. Hatta Kuzey Grup Komutanı Mirliva Esat Paşa’ya ve Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin (Altay) Bey’e görüşlerini anlatmış fakat ikna edememişti. “Düztepe’ye çıktık. Buradan, Sazlıdere ve bunun kuzey ve güneyindeki arazi, daha ileride sahil ve kuzeye doğru Suvla Limanı, oraya birleşen düz ova içinde Tuzla Gölü ve oradan doğuya doğru yükselen tepeler, en yüksekte Kocaçimen Tepesi bir panorama gibi görülüyordu. Kolordu Komutanı bana dönüp ‘Düşman nereden gelecek?’ dedi. Elimle Arıburnu tarafını ve Suvla’ya kadar bütün sahili göstererek ‘Buradan!’ dedim. ‘Peki, farz edelim ki oralardan gelsin! Nereden hareket edebilecek?’ dedi. Tekrar elimle Arıburnu tarafından başlayarak Kocaçimen Tepesi’ne doğru bir yarım daire işaret ederek ‘Buradan hareket edecek!’ dedim. Kolordu Komutanı gülerek omzumu okşadı ve ‘Merak etme Beyefendi gelemez!’ dedi. Meramımı anlatmanın mümkün olmadığını görünce artık münakaşayı uzatmaya gerek görmedim. Yalnız ‘İnşallah efendim, sizin takdiriniz gibi olur.’ demekle yetindim. Düşündüğüm ve açıklamaya çalıştığım düşman teşebbüsleri 6 Ağustos 1915’ten itibaren aynen gerçekleşmeye başladığı zaman, iki ay önce maruzatımı anlamamakta ısrar edenlerin nasıl etkilendiğini bilemem.”[18]
Haziran ayında Mustafa Kemal Bey’in cephesi güneyde Gedikdere’ye ve kuzeyde Ağıldere’ye (Sazlıdere ile Anafartalar Azmağı arasındaki bölge) kadar genişletilmişti.[19] Bu sebeple karargâhını Düztepe’de kurmak zorunda kalmıştı. Fakat buradan Arıburnu’ndaki mevziileri kontrol etmekte sıkıntı yaşamaktaydı. Anafartalar ve Ağıldere bölgelerinin önemini iyi kavrayan Mustafa Kemal Bey, buraların ayrı birer komutanlık tarafından savunulması gerektiğini düşünmekteydi. Sonrasında bölge Mustafa Kemal Bey’in sorumluluğundan alınarak Yarbay Willmer Bey’in komutasında kurulan Anafartalar Müfrezesi’nin idaresine verildi. Sorumluluk alanı Ece Limanı’ndan Anafartalar’a kadar olan sahil[20], Koyun Limanı (hariç) Azmakdere (dâhil) arasındaki bölgeydi.[21] Karargâh Çamlıtekke’de olmak üzere bölge komutanlığı bünyesinde 31. Alay’ın 2. Taburu (2. Bölük İsmailoğlu Tepesi’nde geri kalan Büyük Anafarta kuzeyinde), 32. Alay’ın 1. Taburu (bir bölük Kireçtepe’de ve geri kalanı Grup Komutanlığınca Ağıldere’de), Gelibolu Jandarma Taburu (birer bölük Ece Limanı ve Kapanca’da ve iki bölük Turşunköy kuzeyinde) ve Bursa Jandarma Taburu (bir bölük Softatepe’de –iki postası Suvla Körfezi kuzey kıyılarında-, bir bölük Pınartepe’de –bir postası Lalababa’da- ve iki bölük Küçük Anafarta’da), bir süvari bölüğü (Çamlıtekke’de), iki dağ (16. Topçu Alayı’ndan 4. Dağ Bataryası Turşunköy’de, Ece Limanı’nda ve 11. Topçu Alayı’ndan 7. Dağ Bataryası Ece Limanı, Kapanca doğu ve batısında, Mestantepe’de) bir sahra bataryası (9. Topçu Alayı Kükürtlüpınar, İbrikçe, İsmailoğlu Tepesi ve Turşunköy güneyinde) ve bir istihkâm bölüğü bulunmaktaydı.[22] İnsan gücü yaklaşık 3.000 kişi kadardı ve topçu gücü de 12 namluydu.[23] Bu mevcut, savunulan bölgeye ve karşısındaki düşman kuvvetine göre oldukça az bir güç oluşturmaktaydı.
6-7 Ağustos Müttefik Çıkarması ve Muharebeler
6 Ağustos günü saat 22.00 sıralarında 11. Tümen’e bağlı dört tabur, herhangi bir direnişle karşılaşmadan rahatça B kıyısına çıktı. Yalnızca gözetleme yapmakta olan bir mangalık Türk kuvveti bir süre ateş açtıktan sonra geri çekildi. 33. Tugay’a bağlı birlikler çıkarma yerinin güney yanını korumak için siper kazmaya başlamış ve 32. Tugay’a bağlı birlikler Lalababa Tepesi’ni ele geçirmek üzere ileri sürülmüştü.[24] Burada 31. Alay 2. Tabur’a bağlı 3. Bölük askerleri düşman birliklerini karşılayarak ağır zayiat verdirdi.[25] Ancak çekilme yollarının çevrilmeye başlamasıyla geri çekilmek zorunda kaldılar. Burayı ele geçiren İngiliz birlikleri A kıyısına çıkarma yapacak olan 34. Tugay birliklerini beklemeye başladılar. Fakat 34. Tugay’a bağlı birlikler kıyıya yaklaşırken Büyük Kemikli Burnu’nda atılan aydınlatma fişeklerini bölgedeki Türk birlikleri fark etmiş ve çıkarma yapıldığını anlayarak ateş açmaya başlamıştı. Bu sebeple açıkta demirlemek zorunda kalan muhriplerden çıkan düşman birlikleri boğazlarına kadar suya atlayarak ateş altında kıyıya çıkmaya çalışmak zorunda kaldılar. Bir kısmı yanlış yere çıkmıştı. Diğer birliklerle birleşmek üzere ilerlerken bataklık kısmına daldılar ve burada zaman kaybederek yoruldular.[26] Birlikler karışıklığı atlattıktan sonra büyük kısmıyla Softatepe’ye ilerlemeye başladı. Bir kısmı da Büyük Kemikli Burnu doğrultusunda ilerlerken küçük bir Türk kuvvetinin mukavemetiyle karşılandı. Türk birlikleri Softatepe’ye yapılan taarruzu öğrenince bölgeye takviye birlikler gönderildi. Burada sert çarpışmalar yaşandı. Binbaşı Tahsin Bey komutasındaki Bursa Jandarma Taburu’na ait az sayıda birlik gece boyunca inatla ve başarıyla direnerek düşman birliklerine zayiat verdirdi ve zaman kaybettirdi.
Gün doğarken düşman 11. Tümen’ine ait birlikler kıyıya çıkmış fakat Bursa Jandarma Taburu’nun mukavemeti karşısında hedeflerinden çok geride kalmışlardı. Üstelik sahilde düzen bozulmuş ve kimi birlikler karışmıştı. Kuvvetlerle iletişim aksaklığı yaşanmaktaydı. Körfezin iki ucunu oluşturan Küçük ve Büyük Kemikli Burunları zapt edilmişti,[27] Lalababa Tepesi’ne yerleşiliyordu fakat ilk hedeflerden biri olan Pınartepe’ye harekât bile düzenlenememişti[28]. Kendisinden çok üstün düşman kuvvetine karşı güçlü bir direniş gösteren Türk birlikleri daha fazla dayanamadı ve Softatepe 07.30’da İngiliz birlikleri tarafından ele geçirildi. Günün ağarmasıyla vaziyeti değerlendiren Binbaşı Tahsin Bey, “İngilizlerin Lalababa dolayına iki tugay kadar bir kuvveti çıkarmış olduğunu; ayrıca Büyük Kemikli bölgesindeki bir İngiliz kuvvetinin de oradaki Türk postalarını geri atarak Karakoldağı’na kadar ilerlediğini ve Softatepe’deki Bursa Jandarma Taburunun sağ kanadını tehdit etmekte olduğunu gördü. Cepheden iki tugay kadar kuvvetin taarruz ettiğini ve sağ kanadının da Karakoldağı yönünden tehlikeye girdiğini gören Bursa Jandarma Tabur Komutanı, kıtalarını Sülecik ve kuzeyi hattına kadar çekmeye karar verdi.”[29] Ancak yine de bu düşman birlikleri için büyük bir zaman kaybıydı. İngiliz birlikleri, Softatepe’nin ele geçirilmesinden sonra Karakol Dağı doğrultusunda Kireçtepe üzerine ilerlemeye başladı.
Genel Karargâh ve Kolordu Karargâhı hem kendi aralarında hem de cephe hattıyla iletişim kopukluğu yaşıyorlardı. Komutanların tartışmaları, gecikmeler, birliklerin sevk ve idaresinde yaşanan aksaklıklar, hedeflerin ve hareketlerin belirsizliği tam bir kargaşa ortamı yaratıyordu. Üstelik Kolordu Komutanı Stopfpord, karaya bile çıkmamış, hala gemide durmaktaydı. Düşman birlikleri koordineli Türk piyade ve topçu ateşiyle sarsılmaya devam ediyordu.
Sabahın ilk saatlerinde Suvla kıyılarına yaklaşan 10. Tümen’in C kıyısına çıkarılmasına karar verildi fakat burada da birtakım aksaklıklar yaşandı. Nihayetinde 10.00 civarında kıyıya çıkabilen birlikler Softatepe doğrultusunda ileri sürüldü ve 11. Tümen birlikleriyle birleşerek Mestantepe’ye saldırmak emrini aldı. Fakat ilerlemeyi başaramayan İngiliz birlikleri akşama kadar girişimde bulunamadı. “Yakıcı güneş ve susuzluk, çoğu ne başarmaları gerektiğine dair açık bir fikir sahibi olmayan İngiliz subaylarıyla erlerinin gücünü hızla tüketti.[30]”
Türk tarafında sabah saatlerinde Anafartalar Bölgesi Komutanı Yarbay Willmer Bey, Kuzey Grup Komutanlığı’na rapor vererek takviye kuvvet isteğinde bulunmuştu. İlerleyen saatlerde bir başka raporuyla “kuvvetinin azlığını, cephesinin genişliğini, Büyük Kemikli’yle Softatepe’nin boşaltıldığını, Mestantepe’nin elde tutulmasına çalışılacağını, Kireçtepe’ye doğru ilerleyen İngilizlerin Türk kuzey kanadını tehdit ettiğini, bir kısım İngiliz kuvvetinin Pırnartepe’ye (Mestantepe’nin batısında) doğru ilerlediğini, Gelibolu Jandarma Tabur 368 Komutanının Kireçtepe’de bir buçuk bölüklük bir kuvvetle yiğitçe direnmekte olduğunu bildirmişti.”[31] Bunun üzerine Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa, Tayfur Bölgesi’ndeki süvari alayından iki bölüğün Anafartalar Bölgesi’ne gönderilmesi emrini verdi.[32] 5. Ordu Komutanı Liman Paşa da 7’nci ve 12’nci Tümenler’in Miralay Feyzi Bey komutasında Saros’tan Anafartalar Bölgesi’ne hareket emrini verdi. Önce sabah 7. Tümen ve öğleye doğru da 12. Tümen Anafartalar istikametinde harekete geçti.
İngiliz birlikleri nihayet karanlık çökerken saat 17.30’da donanma ve kıyıya çıkarılmış olan bataryaların da desteğiyle Pınartepe üzerinde taarruza geçti.[33] Mestantepe 19.30’da ele geçirildi.[34] 31. Alay’ın 2. Taburu da cephesinde çok güçlü direniş göstermişti. Son ana kadar direnen Türk birlikleri geride küçük artçı kuvvetler bırakarak İsmailoğlu Tepesi’ne çekildi ve burada yeni bir savunma hattı oluşturuldu. “İngilizler, sabah başlatmak istedikleri taarruzu ancak akşamüzeri yapabilmişler; ana taarruz planına aykırı olarak, sadece küçük bir tepenin alınmasıyla yetinmişlerdi.”[35] Kireçtepe yönüne taarruza kalkan İngiliz birliklerini Yüzbaşı Kadri Efendi komutasındaki Gelibolu Jandarma Taburu’nun 4. Bölük, 1. Bölük’ün takviyesiyle Karakol Dağı civarında geri püskürttü. Bu tabur, ilerleyen günlerde de bölgeyi üstün düşman kuvvetlerine karşı fedakârca koruyacaktır.[36]
Ordu Komutanı’nın emriyle Anafartalar Müfrezesi ile Conkbayırı-Kocaçimentepe bölgesindeki tüm birlikler birleştirilerek Albay (Miralay) Feyzi Bey komutasında Anafartalar Grup Komutanlığı kuruldu. Anadolu yakasındaki kuvvetlerin Gelibolu’ya Anafartalar-Conkbayırı bölgesine sevkine dair hazırlıklara başlandı.
Suvla’da bulunan iki tümenli düşman birlikleri yaklaşık 27.000 kişiyi (5 tugay) buluyordu. Karşılarında ise yalnızca 3.000 (3 tabur) kişilik Anafartalar Müfrezesi vardı. Bu muazzam farka rağmen 7 Ağustos günü sona ererken Müttefik Kuvvetleri’nin başarabildikleri sadece güneyde Mestantepe ile kuzeyde Karakoldağı’nın bir kısmının ele geçirilmesidir. Bunun dışında tüm 9. İngiliz Kolordusu, kıyıdan yalnızca 800 m kadar ilerleyebilmiş ve burada sıkışıp kalmıştır.[37] Buna karşılık Anafartalar Bölge Komutanlığı, İsmailoğlu Tepe’de bulunan Bursa Jandarma Taburu ve 31. Alay’dan 2. Tabur ile ve Kireçtepe’de bulunan Gelibolu Jandarma Taburu ile tüm mevcuduyla ve bataryalarıyla kendilerinden çok üstün sayı ve ateş gücündeki düşman kuvvetlerini durdurarak ilerlemelerine engel olmuştur. Gün boyunca gerçekleşen çarpışmalar sonucunda 1.700 zayiat verilmiştir. Öte yandan İngiliz birliklerinin “hayati muharebelerin gerçekleştiği Kocaçimentepe ve Conkbayırı’na ulaşıp buradaki düşman birliklerine yardım etmesinin engellenmesi, bu birliklerin fedakârlıkları sayesindedir”.[38] Türk kuvvetleri, “İngilizlerin zamanını çalarken, geriden yetişecek olan Türk tümenlerine de çok kıymetli zaman kazandırmış oldu”.[39]
KAYNAKÇA
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012
Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Tarihçe, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2011
Mehmet Kıbıl, Çıkarmadan Tahliyeye Arıburnu Anafartalar Muharebeleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2017
Gürsel Göncü ve Şahin Aldoğan, Çanakkale Savaşı: Siperin Ardı Vatan: Türk Cephesinden 1915 Deniz ve Kara Muharebeleri, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2018
Vahdettin Engin ve Muzaffer Albayrak, Tarihin Akışını Değiştiren Savaş: Çanakkale 1915, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2016
Edward J. Erickson, Gelibolu Osmanlı Harekâtı, çev. Orhan Düz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015
Yücel Özkorucu, Ağustos Muharebeleri – 7 (Anafartalar Çıkarmaları), canakkalemuharebeleri.com, 2017
Tuncay Yılmazer, Bir Günah Keçisi Öyküsü, 6 Ağustos 1915, Anafartalar Çıkarması’nın Asıl Amacı Neydi?, geliboluyuanlamak.com, 2013
Şaban Murat Armutak, Muharebe Alanı Yer İsimleri – Anafartalar, canakkalemuharebeleri1915.com
[1] Gelibolu’da hâkimiyet sağlanarak yarımadadaki ve boğazdaki istihkâm ve tahkimatın etkisiz hale getirilmesiyle donanmaya İstanbul yolunun açılması hedefi. Bunun sonucunda Osmanlı Devleti savaş dışı kalabilir ve böylece Rusya’ya yardım yolu açılır, buradan çekilen birlikler Batı Cephesi’ne gönderilir ve Balkan Devletleri’nin İtilaf Bloğu safında Dünya Savaşı’na dâhil olması ve hatta savaşın kısa sürede bitmesi sağlanabilirdi.
[2] Vahdettin Engin ve Muzaffer Albayrak, Tarihin Akışını Değiştiren Savaş: Çanakkale 1915, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2016, s.138
[3] Gürsel Göncü ve Şahin Aldoğan, Çanakkale Savaşı: Siperin Ardı Vatan: Türk Cephesinden 1915 Deniz ve Kara Muharebeleri, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2018, s.105
[4] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, s.357
[5] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.273
[6] Mehmet Kıbıl, Çıkarmadan Tahliyeye Arıburnu Anafartalar Muharebeleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2017, s.249
[7] Göncü ve Aldoğan, a.g.e., s.106
[8] Göncü ve Aldoğan, a.g.e., s.107
[9] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.276
[10] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.356
[11] Karakol Dağı, Kireçtepe, Mestantepe, İsmailoğlu Tepe ve Tekketepe gibi önemli stratejik noktaların ele geçirilmesine yönelik kesin emirler değiştirildi. Emirlerin belirsiz hale getirilmesi harekâtın uygulanışını olumsuz etkiledi.
[12] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.271
[13] Kolordu Komutanı, harekâtı karargâhını kurduğu Jonquil gemisinde idare etmekteydi. Bu yüzden harekâtın gidişinden yeteri kadar haberdar olamıyordu. General Hamilton da bölgeden haber alamıyordu.
[14]Bu tepeler hattında bulunan, Conkbayırı’na çıkacak birliklere zarar verebilecek olan toplar etkisiz hale getirilecekti.
[15] Tuncay Yılmazer, Bir Günah Keçisi Öyküsü, 6 Ağustos 1915, Anafartalar Çıkarması’nın Asıl Amacı Neydi?, geliboluyuanlamak.com, 2013
[16] Kıbıl, a.g.e., s.293
[17] Kıbıl, a.g.e., s.294-295
[18] Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Tarihçe, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2011, s.10-11
[19] Kıbıl, a.g.e., s.252
[20] Engin ve Albayrak, s.141
[21] Kıbıl, a.g.e., s.252
[22] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.358-359
[23] Kıbıl, a.g.e., s.295
[24] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.360
[25] Kıbıl, a.g.e., s.296
[26] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.361
[27] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.361
[28] Kıbıl, a.g.e., s.300
[29] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.364
[30] Edward J. Erickson, Gelibolu Osmanlı Harekâtı, çev. Orhan Düz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015, s.242
[31] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.367
[32] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.368
[33] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.367
[34] Kıbıl, a.g.e., s.301
[35] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.367
[36] Kıbıl, a.g.e., s.303
[37] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, 5. Cilt 3. Kitap, s.367
[38] Kıbıl, a.g.e., s.306
[39] Engin ve Albayrak, a.g.e., s.152